Sahi kişiliklerimizi,
karakterlerimizi nasıl bozmalı? Yani anahtarı kapatıp devreyi nasıl açmalıyız?
“Geriye, ezilmeden, çarpmadan duvarı nasıl geçmeli, dibinde dönüp durmak
yerine, kara delikten nasıl çıkmalı, hangi parça kara delikten çıkmaya yarar?
Sonunda artık sevmeye yetenekli olmak için aşkımızı bile nasıl kırabiliriz?
Nasıl ayırt edilmez olmalı?” Kertenkele kral Jim Morrison, The Doors’da
duvarların içinden geçer. Tıpkı Henry Miller gibi. Her şeyden arınanlar
yapabilir bunu. Düz doğrusal yoldan, geçmiş ve gelecekten arınanlar… Yol’u
kırıp, o kırığı izleyenler “doğumun yarattığı duvarı” geçer. Öyleyse yüzü
bozmakla işe başlamak gerek “dünyanın bütün renklerine bürünmek”, ‘çok yüzlü’
zarlar olabilmek için. Zaten asıl açıklanması gereken doğuluların kirli,
kirlenmiş dediği aklı açıklamakken bu akıl bizi açıklar olmuştur. Tıpkı bunun
gibi “dili yorumlamamız gerekirken, o bizi ve kendi kendisini yorumlar oldu.”
İmleyen icat oldu ‘bütün’ bozuldu. Öyle, “İmleyenlik ve yorumlama dünyadaki iki
hasalıktır, despot ve papaz çiftidir.”
seken bir kurşunum babamın sıktığı / ne yapayım buradayım - Bana “aferin” der mi Turgut Uyar acaba, göğe en iyi ben bakarım. Karınca sözüdür, herkes göğe bakarsa o sene çok olurmuş aşk ve zerdali. http://aykiriakademi.com/haber/yazar-goster/10-kerkenez-uluer-aydogdu.html
Friday, November 28, 2014
İktidar Aygıtı’na karşı en azından bir Pahalıya Mal Olma Makinesi ya da kaçak oluş
http://aykiriakademi.com/haber/haber-goster/372-iktidar-aygiti-na-karsi-en-azindan-bir-pahaliya-mal-olma-makinesi-ya-da-kacak-olus.html
Labels:
ay,
aykırı akademi,
kaos,
raks
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment