Saçları zaman sarısı
Rakı
içilesi-
Alnıma
dayadığın neydi
hayat,
revolver, bulut
kalbinin
ucundaydı tetik
sıksan
havalanacaktım
sıktın
uçtum
karatavuğun
aşkta ileri gideni oldum basbayağı
sen
benim melek şeyimdin
sen
benim kendimde, kendi kendime, kendimi soluma şeyim
memelerin
içindi her şey ne yalan söyleyeyim
alt
yapısında aşk vardı elbette en sol tarafımdan
henüz
yaşanmamış en güzel günün
burnumu
sızlatan o nihavent kokusunu saymıyorum tabii
o
günlerde hepimiz uzaylıydık
yıldızlar fru fru ederdi
ve biz
solucan
deliklerinde vızır vızır gidip gelen küheylanlara tapardık
Neanderthal’ler
de öyle yapardı
bir gün
bunu yapamayacaklarını gördüler herhal
o güzel
küheylanlarına binip gittiler
binip
gitmek alacalı ve sıracalı bir çiçek
erdem
olur hem anne hem baba tarafımdan
gel
dedin, geldim
öyle
zikzak falan yapmadan
dosdoğru
sana
görmeliydin
beni tırmanırken
öyle
güzel tırmanıyordum ki
lemurlar
bile şaşırıp kaldı bu işe
ne
yapayım ben de böyle bir teşekkürdüm dünyaya.
Bir
yerlerde saçları zaman sarısı kadınlar vardı
çünkü
kuşlara inanıyorduk
uzaklarda
kıpraşıp kıpraşıp göz kırpan bir yıldızdı devrim
lemurlar
kadar güzel
yeryüzü
ağacına tırmanıyorduk daldan dala sıçrayarak
upuzun
bir mektuptun işte sen
kendinde,
kendi kendine, kendini yazan
seni
öptüğümde rüyana kadar gittim
evine,
kuş maddene
orada
of
bir
ormanda kaldım, bir içte
uçtum,
uçtum orada of
ne
iyiydim ne kötü
ne
bendim ne başka bir şey
seni
gördüm
feleklerin
bükülüşünde, bükülüşün ilmindeydin.
Seni ta
kuarklarından tutup
ellerine,
gamzelerine, çocukluğuna kadar sevmek
seni
yakından, seni uçlarından, seni ortandan
çiçekler
nasıl açıyorsa
açışına
bırakmak seni
rüyamın
en güzel vaktiydin sen
basbayağı
kendi içime baktığım
sıracalı
atları vururlar oysa.
Yeryüzü Yeniği, Uluer Aydoğdu, Zımba Kitap, Bursa, 2013.
No comments:
Post a Comment